Mustafa Kemal Atatürk’ün kullandığı imzanın oldukça hoş bir tasarım hikayesi bulunuyor.
O yıllarda güzel yazı konusunda uzmanlaşan Hagop Vahram Çerçiyan’ın oğlu Dikran Çerçiyan’ın hatıralarından sizler için derledik.
1934 yılında soyadı kanununun çıkarılmasıyla birlikte Mustafa Kemal’e Atatürk soyadı verilir. Bunun üzerine meclisteki vekiller Atatürk’e güzel bir imza numunesi armağan etme kararı alırlar.
78
Bugünkü adıyla Boğaziçi Üniversitesi olan Robert Kolej’inde uzun yıllar öğretmenlik yapan Hagop Vahram Çerçiyan, 1920’li yıllarda Amerika’daki Palmer Method Okulu’nda güzel yazı konusunda uzmanlaşmıştır.
2
Zaten o yıllarda meclisteki vekillerin bir kısmı Çerçiyan’ın yetiştirdiği öğrencilerdir.
222
Bunun üzerine söz konusu karar Atatürk’ün özel kalemi vasıtasıyla Boğaziçi’ndeki Bebek semti Komiserliği tarafından Hagop Vahram Çerçiyan’a ulaştırılır.
12
Toplamda beş imzadan oluşan numuneler 24 saat içinde hazırlanır. O yıllarda küçük bir çocuk olan Çerçiyan’ın oğlu Dikran Çerçiyan, o geceyi şu sözlerle anlatıyor…

1
“Saat sabah 8:30 sularıydı. Kapı çalındı annem açtı. Endişeli bir suratla odaya dönüp, ‘Vahram kapıdaki komiser ve bir sivil adam seni görmek istiyor’ dedi. Önce okulda bir hadise olduğunu sandık… Babam hemen masa başına geçti çünkü imza numunelerini hazırlamak için sadece bir günü vardı sabah saat 8:30’da imzaları teslim etmesi gerekiyordu. Bütün gün babamı seyretmekten yorulmuştum. Bir süre sonra uykuya daldım. Sabah uyanıp yanına gittiğimde masasında beş hazır imza numunesi gördüm, istenildiği üzere sabah saat 08:30’da numuneler bir gün önce kapımıza gelen komisere teslim edildi. Babam Atatürk’ü canı gibi severdi ben de öyle ve yaptığı işten dolayı büyük kıvanç duyuyordu.”

Mustafa Kemal Atatürk, hazırlanan numuneler arasından beşinci imzayı seçer.

2

Ve Hagop Vahram Çerçiyan’ın bir sözü vardır ki akıllardan hiçbir zaman çıkmaz; “Atanın bize yaptıkları karşısında benim yaptığım nedir ki?”

38
Kaynak: 1, 2

Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.